Uçsuz bucaksız dalgalarda sörf yapıyordum. Floresan ışık altında her şey gün gibi aydınlıktı. Bir tık'la deniz kenarına iniyor, iki tık'la dağların zirvesine çıkıyordum. Dünya resmen avucumun içindeydi. Sonra saatime baktım. Öğle tatili bitmek üzereydi? Birden modeme giden sinyal mi zayıfladı bilmem, internet bağlantısı kesiliverdi! Ekran dondu! Yaz tatili planlarım, avuçlarımın arasından kaydı gitti. Neyse ki kahvem hala sıcaktı. Arkama yaslanıp bağlantının geri gelmesini beklemeye başladım. Kesintiyle birlikte herkesin işi yarım kaldığından, etrafta dolanıp söylenenlerin sayısı da artmaya başlamıştı. 21. katı ilk kez bu kadar hareketli görüyordum. Ben ise masamda, bilgisayarımın başında oturmaya devam ettim. Kahvemden bir yudum daha aldım. Ekranda sabah hazırlarken yarım kalan rapor duruyordu, Derken, onu gördüm? Yüzüme bir gülümseme yayıldı. İçim sıcacık oldu. Succulentler, kaktüsler, echeverialar, sedumlar? Hidrokültür vardı, bir de? neydi adı? Hah buldum! Lifli ağaç kabukları? Missss gibi yağmur sonrası toprak kokan Moss'u da hatırlıyorum? Ohhhh! Derin bir nefes aldım. Geçen hafta sonu kendi ellerimle hazırlamıştım bu elma şeklindeki terrarium'u. Belki bana güleceksiniz ama, şimdi, şu anda, derhal küçülüp içine girmek isterdim. Sonra jeneratör homurdanarak çalışmaya başladı. İşimin başına döndüm. Kalbim minik bahçemde kaldı. Sevgilerimizle.. Sizde akademimizde yeni tasarımlara yelken açmak isterseniz haftalık workshoplarımıza bekleriz.