Ölüm döşeğindeki insanların en büyük "keşke"lerini tahmin etmenizi istesek, ne yanıt verirdiniz? "Hoppala!" ya da "Nerden çıktı bu yahu, ne güzel çiçeklerden konuşuyorduk" mu dersiniz? Yoksa derin bir düşünce sizi sizden mi alır? Hepimiz bir gün öleceğimize ve yetişkin olup da bu gerçeği ilk kez bu yazıda öğrenen biri olamayacağına göre devam edelim. Siz kendi "keşke"lerinizi kafanızda evirip çeviredurun, biz size yıllar boyu ölümü bekleyen hastalarla çalışmış ve emekli olunca deneyimlerini "The Top Five Regrets of the Dying ? Ölüm Döşeğindeki Beş Pişmanlık" adlı kitabında toplamış birinden bahsedelim. Avustralya'lı bir hemşire olan Bronnie Ware'in kitabı, ölümü anlatıyor gibi görünse de aslında yaşamla ve "keşke"lerle ilgili.Kitapta beş maddelik bir liste var. Heyecanlı olsun diye sonuncu keşke'den başlayalım. 5"Keşke kendime daha çok mutlu olmak için izin verseydim" Durup "gulp" diye yutkunduysanız devam edelim...4"Keşke arkadaşlarımla ilişkimi sürdürseydim." Kendi işine, derdine, gücüne çok fazla düşmenin getirdiği pişmanlık belli ki...3"Keşke duygularımı dile getirmeye cesaretim olsaydı."Bastırılan duygular için her zaman bir sebebimiz var öyle değil mi? Ama düdüklü tencere misali bir yerlerden çıkar o bastırdıklarımız.2"Keşke bu kadar çok çalışmasaydım." Çocuklarının büyümesini kaçıran ebeveynlerin favori keşke'siymiş bu.Ve sıkı durun 1 numaraya geldik! "Keşke başkalarının benden beklediği hayatı sürmek yerine düşlerimi gerçekleştirme cesaretim olsaydı."Sessizlik lütfen...Bu cümleyi ister defalarca okuyun, ister bir seferde okuyup geçin, içinizde bir yere dokunuyor öyle değil mi? O yer size: "E hadi başla! E hadi kalk! E hadi ilk adımı at!" diyor uzun zamandır. Sizden bir yanıt gelmeyince de küsüp kabuğuna çekiliyor. Halının altına süpürülmüş minicik bir ışık gibi. İçinizde köşe bucak bir temizlik yapmak isteyeceğiniz o güne kadar da orada, karanlıkta kalacak. Sahi, düşlerinizi gerçekleştirme cesaretine sahip olsaydınız nasıl bir hayatınız olurdu? Sorunun yanıtını veremeyecek (çünkü kendiyle o bağı kurmamış) pek çok kişi olduğunu biliyoruz. Fikir aşamasında takılı kalmışlar da var aramızda. O ilk adımı bir türlü atamayanlar. İçlerinde çalan alarmı sürekli erteleyenler. Ama sonunda olacak olan belli: Alarm çalmaktan vazgeçecek ve biz, hayata fazlasıyla geç kalmış olacağız.Düşlerinizde: Gıcır gıcır takım elbisenizi üzerinize geçirmek ya da topuklu ayakkabılarınızın özgüven veren sesiyle her adımınızı hissettirmek ve sıklıkla mesaiye kalmak vardır belki, kim bilir... Mail kutunuzda 6871 okunmamış mail olmasını düşlemişsinizdir belki hayatınız boyunca... Eve vardığınızda bir iki saat sevdiklerinizi görmek sizi mutluluktan uçuruyor olabilir... Ah evet! Tabii ki bunların hepsini mecburiyetten yapıyorsunuz, sizi çok iyi anlıyoruz. Hayat bir mecburiyetler zinciri sizin için.Düşlerinizde: Göl kenarında bir ev mi var yeşillikler içinde... Bir bahçe mi var envai çeşit çiçeğin bürüdüğü... Her sabah ormanlarla kaplı dağların arasından doğan güne aşık olmak mı var yoksa... Kepenklerini kaldırdığınızda rengarenk ve taptaze yüzleriyle sizi karşılayan çiçekler arasında geçen bir ömrü, güzel müzik ve taze kahveyi, hazırladığınız buketlerle gülümsettiğiniz insanları da düşlüyor olabilirsiniz elbette. Tabii ki bunların hepsini seve seve yaparsınız, sizi de çok iyi anlıyoruz. Hayat bir çiçek bahçesi o zaman sizin için.Keşke'lerinizi, İyi ki'lere çevirmek isterseniz biz buradayız! Bekleriz efendim...